22 Nis 2012

22 Nisan 2012 Galatasaray Fenerbahçe Süper Final Maçı

Türkiye'nin en iyisi, dünyanın en iyi ilk 5'i içinde olan şanlı dev (!!) fenevbahçe'nin uzun, boyunun ölçüsünü alacağı maç. Ne alakadır bilmem ama bu durum bana şu hikayeyi hatırlattı;

bir bayram arefesinde, dul bir kadın yanında babadan yetim kalmış çocuğu ile zengin bir hacının dükkanına girerek, allah rızası için yardım istedi. hacı fakir kadına yardım etmediği gibi:

- bıktım sizden nedir bu iş.. ben sizin için mi çalışıyorum. defol şurdan, diyerek kovdu.

hacıdan hiç ummadığı bir şekilde cevap alarak kapı dışarı edilen kadıncağız, melül- mahzun oradan ayrılıp giderken, hacının karşısında, aynı mağazadan bir dükkanın sahibi olan yahudi, o fakirin ızdırabını anladı .

- nedir hanım, hacı size niçin bağırdı?, diye sordu.

imanlı ve şuurlu bir kadın olan fakirceğiz, yahudiye hacıyı şikayet etmek yerine :

- o benim büyüğümdür. döver de, kovar da, sana ne oluyur ey kefere! diye cevap verdi.

fakat yahudi durumu anlamıştı. kadını ısrarla dükkana çağırıp, ne isterse almasını, kendisine ve çocuğuna olacak elbisenin kendisinde bulunduğunu hatta hacınınkinden daha iyisini kendisinden alabileceğini söyleyerek dükkanına getirdi. dul kadın ve yetim çocuk yahudinin dükkanından beğendikleri elbiseyi giydiler, kuşandılar ve kadın yahudiye :

- allah sana iman nasip etsin. sen bizi giydirdiğin gibi allah da sana cennette köşkler verip cennet elbiseleri giydirsin, giblerden dua etti, yanındaki masum çocuk da, anasının duasına amin, dedi. şen şakarak oradan ayrılıp gittiler.

dul ve yetimi dükkanından kovan hacı, o gece bir rüya gördü. rüyasında kıyamet kopmuş ve kendis cennete girmişti. cennette gezerken gayet güzel, gözleri kamaştıran bir köşk gördü. baktı ki, köşkün kapısında kendisnin ismi yazılı idi. "demek ki burası bana ait" diyerek köşkün kapısından içeri girmek istedi. fakat kapıda bekçi olarak bekleyen melekler hacıyı içeri almadılar.

- giremezsin hacı, dur bakalım nereye gidiyorsun? dediler.

hacı durdu :

- niye giremiyorum, bu köşk benim değil mi? diye sordu.

melekler cevap verdiler :

- düne kadar senindi ama, maalesef dün sizden başkasına devredildi. daha henüz kapısının üzerrindeki tabelâ da sçkülmemiş, yakında sökerler, dediler.

hacı neye uğradığını anlayamadı. o telaş ve heyecan içinde uyandı ki, yatakta yatıyor : "eyvah ben ne yaptım ... dün çocuklara iyilik etmemekle hata ettim, demek ki benden sonra onları yahudi avram efendi giydirmişti. köşkü kaçırdık" dedi.

sabah olunca doğru yahudi avram efendinin dükkanına gitti. selam, hoş - beşten sonra:

- avram efendi, dünkü dul kadına sen kaç liralık elbise verdiysenonların parasını sana ben vereceğim, dedi.

yahudi bir altın değerinde elbise verdiğni söyledi.

hacı :

- madem o kadarmış al sana onun iki misli, dedi.

fakat avram olmaz, dedi. hacı değerini yükseltti, hacı yükselttikçe yahudi olmaz diyor, yahudi kabul etmedikçe hacı vermek istediği parayı artırıyordu. hacı yüz altın, ikiyüz altın vermeğe başladı ama, artık avram'ın da sabrı taşmıştı.

- olmaz hacı olmaz, o köşk yüz altınla bin altınla satın alınmaz... o senin gördüğün rüyayı ben de gördüm ve işte müslüman oldum. o köşk düne kadar senindi, sen daha evvel yaptığın hayır - hasenatla o köşkü yaptırmıştın ama, dün bana sattın. ben onu tekrar sana satmaya niyetli değilim. sen artık bundan sonra kapına geleni boş çevirmede, cennette kendine başka saraylar yaptır. allah'ın mülkü geniştir, dedi.

yahudiden de bu cevabı alan hacı, bir daha kapısına geleni boş çevirmeyceğine dair kendi kendine söz vererek oradan ayrılığı gibi gitti. ama köş de elden gitti. allah yardımcısı olsun.

5 Nis 2012

Başımız Sağolsun.


Kimilerine göre gerçekleşti, kimilerine göre son demlerini yaşıyor - can çekişiyor, kimilerine göre ise asla gerçekleşmeyecek. Bana sorarsanız bitkisel hayatta. Aslında öldü fakat ne o ne de biz kabullenemiyoruz. 



Ben işin ekonomik yönünü bir tarafa bıraktım (o yönü zaten başlı başına bir vukuat, şehir merkezinde hipermarketler mi olur abicim???), sosyolojik tarafıyla ilgileniyorum daha çok. Bakkala girdiğinde bir "günaydın, iyi günler, selamın aleykum" diyemeyeceksek; iki futbol muhabbeti yapamayacaksak, günceller hakkında "nolucak bu memleketin hali" "eğitim abi eğitim." diye sağa sola sallayamayacaksak, ne keyfi var ki gitip alış veriş yapmanın. 



Hatırla bak. Çocukken giderdin bakkala. Alırdın plastik topunu çıkardın. Ne para taşırdın yanında ne kredi kartı. Senin kredi kartın "babam gönderdi" sözüydü. Bakkal hemen söbü olmayanlardan bir top çıkartırdı renk renk plastik topların olduğu fileden, "al bakalım koç" der verirdi. "yollarda oynamayın dikkat edin" diye de uyarırdı. öyleydi abicim. öyleydi.



Ya da baba sigarası almaya giderdin. girerdin bakkala "iki paket sigara" derdin. o hemen babanın sigarasını koyardı tezgaha. Uzun mu, kısa mı, light mı normal mi diye sormazdı. Ben içmiyorum ama arkadaşım anlaşılmasın diye korkusundan babasının içtiği sigarayla (kısa tekel 2000'le) başladı sigara içmeye. Sanki başka bakkal yokmuş gibi gider, bizim mahallenin bakkalından alırdı sigarasını. Çünkü başka bakkallar yabancıydı. içine girip alışveriş yapmaya korkardık. 



Sonra büyüdün. Bakkala gazete almaya gittiğinde, standtan aldığın gazeteye göre bakkal bir haber özeti geçerdi sana. Spor gazetesi aldıysan "eto'o bitmiş" der, sonra kısa bir spor özeti geçerdi. 



Şimdi süpermarketler var. kasada ne yüzüne bakarlar, ne selam verirler. 50 kuruş bozuğun çıkmasa yarım saat kasada rehin kalırsın. Ne plastik top var. Ne "baba sigarası" var. 



Esnaflık öldü azizim. Başımız sağolsun.

3 Nis 2012

Bank Asya = Birinci Lig




Yayıncı kuruluşun yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle sponsorluk anlaşmasını feshetmiş olan Bank Asya adı gelmiş geçmiş en başarılı sponsorluklar isimlerinden biriydi. Öyle ki artık süper ligin 1 alt kümesi olan bu lig direk Bank Asya olarak anılmaya başlamıştı halk arasında. 

Bank Asya zaten gelmiş geçmiş en başarılı reklamı yaptı. daha da sponsorluk için para ödemesine gerek yok. Çünkü eminim minimum 1 sene daha bu lig halk arasında bu isimle anılacaktır.


Bence Bank Asya 1. lig ismi güzel bir anı olarak mazide yerini alacak. Çok ısınmıştım şahsen ben bu isme.
Eklemeden geçemeyeceğim; alttaki videoya da çok yazık oldu. Sponsorluk adına yapılan jenerik iyiydi zira bir daha da gelmez böylesi!



Bank Asya Trailer 

1 Nis 2012

Sultan Selim'in Zeka Kokan Dörtlüğü


Yavuz Sultan Selim Padişah olmadan önce Şah İsmail'in ülkesine gider ve saraya girmenin yollarını arar. Birden aklına Şah İsmail'in satrancı çok sevdiği geLir ve köylerde kasabalarda santranç oynayarak nam salar. Şah İsmail bu kişiyi merak eder ve sarayına çağırır. Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail satranca başlarlar. Biraz zaman geçtikten sonra Yavuz Sultan Selim Şah İsmail'i Şah Mat eder ve yener. Şah İsmail bu duruma kızar ve Yavuz Sultan Selime ; "Sen Nasıl Şah'ını Şah Mat Etme Cürretinde BuLunursun" diyerek tokat atar. Yavuz Sultan Selim özür diler ve ülkesine döner. Aradan zaman geçer ve Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim bir savaşta karşı karşıya gelir. Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail'i yener.

Ardından o meşhur şiirini yazar:
Sanma Şahım / Herkesi Sen / Sadıkhane / Yar OLur
Herkesi Sen / Dost mu Sandın / BeLki oL / Ağyar OLur
Sadıkhane / BeLki oL / aLemde / Serdar OLur 
Yar OLur / Ağyar OLur / Serdar OLur / DiLdar OLur

Şiirin tercümesi şöyledir:
Şahım Sen Herkezi Sadık Yar Sanma
Sen Herkezi Dost mu Sandın BeLki O Düşman OLur
Sadık OL BeLki O ALemde Komutan OLur
Yar OLur, Düşman OLur, Komutan OLur, SevgiLi OLur.

Bu şiiri önemli kılan bir diğer özellik de Yavuz Sultan Selim'in yazdığı dörtlükteki o muhteşem zeka göstergesidir. Şiirde ayırma işareti olan kelimeleri yukarıdan aşağıya okuduğumuzda aynı dörtlükle karşılaşırız. Bu da Yavuz Sultan Selim'in hem şiirdeki ustalığına hem de muhteşem zekasına bir örnektir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Ara