Öncelikle
olabildiğince çok yer gezebilmek, fotoğrafçılık hobinizi tatmin edebilmek adına
akrabaların yanında kalmak yerine bölgenin kaliteli otellerinde konaklamayı
tercih edin.
Tüm pansiyon ve otellerde doluluk oranı yüzde yüz olduğuna bizzat
şahit olmanın ötesinde, vızır vızır işleyen turların sayısından, çayını
fındığını toplamaya köyüne gelenlerin yanısıra çok sayıda yerli hatta Arap,
Alman, Amerikalı ve Yunanlı turistlerin sayısının arttığını da gözlemleyebilirsiniz.
Ayrıca bölgeye gelen turist sayısının artmasına paralel oalrak klasik turizm
güzergahları da değişmişti. Geçmişte Ayder, Kadırga ve Kümbet gibi 1-2 birkaç
yaylanın, Ayasofya ve Sümela’nın dışında tarihi yapıların yanına uğramayan
turistler, Hemşin’in en ücra ve yüksek yaylalarına, düne kadar sadece
köylülerin katıldığı yayla şenliklerine, adı bile hatırlanmayan restorasyon
yüzü görmemiş kilise yıkıntılarına uğruyor, tur rehberlerinden bağımsız hareket
ederek yerli halkla nispeten daha fazla diyalog kurmaya başlıyordu. Sizce
bünyeler serin yerler aradığından mıydı bu izdiham? Ulaşım ve konaklama imkânlarının
artışıyla mı açıklanmalıydı yoksa son bir kaç yıldır refah seviyesi! artan
halkımız gezip tozmaya ayıracak ek bütçe mi oluşturabilmişti?
Turizm evet ama nasıl?
.jpg)
Tüm pansiyon ve otellerde doluluk oranı yüzde yüz olduğuna bizzat şahit olmanın ötesinde, vızır vızır işleyen turların sayısından, çayını fındığını toplamaya köyüne gelenlerin yanısıra çok sayıda yerli hatta Arap, Alman, Amerikalı ve Yunanlı turistlerin sayısının arttığını da gözlemleyebilirsiniz. Ayrıca bölgeye gelen turist sayısının artmasına paralel oalrak klasik turizm güzergahları da değişmişti. Geçmişte Ayder, Kadırga ve Kümbet gibi 1-2 birkaç yaylanın, Ayasofya ve Sümela’nın dışında tarihi yapıların yanına uğramayan turistler, Hemşin’in en ücra ve yüksek yaylalarına, düne kadar sadece köylülerin katıldığı yayla şenliklerine, adı bile hatırlanmayan restorasyon yüzü görmemiş kilise yıkıntılarına uğruyor, tur rehberlerinden bağımsız hareket ederek yerli halkla nispeten daha fazla diyalog kurmaya başlıyordu. Sizce bünyeler serin yerler aradığından mıydı bu izdiham? Ulaşım ve konaklama imkânlarının artışıyla mı açıklanmalıydı yoksa son bir kaç yıldır refah seviyesi! artan halkımız gezip tozmaya ayıracak ek bütçe mi oluşturabilmişti?
Turizm evet ama nasıl?
Karadeniz’in yeşili ile doların renginin aynı
tonda olduğunu farkeden tur firmalarının ve otel sahiplerinin yüzü daha çok
gülmek istiyorsa, bürokratından, yazarına, esnafından siysetçisine dek bölgenin
reklamı yapılarak daha çok turist gelmesi arzulanıyorsa, yapılacak iş
yatırımları, halkın çeşitli konularda eğitimi ve örgütlenmesini, bölgenin
doğal, tarihi ve kültürel rezervlerinin korunmasını, turistlerin beklentilerine
uygun reklam ve propagandanın ana hatlarını belirleyecek bölgeye özel bir
turizm stratejisi izlemektir.
Kimler gelmeli?
Başlangıçta komik hatta münasebetsiz bir soru gibi
gelebilir? Hiç de öyle değil. Sarp sınır kapısının açılmasından sonra Karadeniz
illerinin fuhuş turizmine açılmasının sosyal yapımız üzerinde bıraktığı hasarı göz
ardı etmeden bilelim ki yaşadığınız coğrafyayı, o coğrafyaya özgü kaynakları
belirli bir süre için bile olsa paylaşacağınız ziyaretçi profilini seçmek eğer
Tayland gibi sözde bağımsız bir devlet değilseniz o coğrafyanın gerçek sahiplerinin
tartışılmaz hakkıdır. Gelsin de kim ne için gelirse gelsin demek akılcı olmaz.
Ziyaretçiler tarihi yerler için mi doğal güzellikler için mi gelecek bu kararı
şimdiden verip ona göre yatırım yapmalıyız.
Santa, Krom ve İmera fiilen koruma
altına alınmalı. Restore edilip turizme kazandırılmalı.
Tarihi yerler gezilebiliyor mu?
Doğa turizminin açtığı tahribatın maliyeti nedir?
Doğa turizminin açtığı tahribatın maliyeti nedir?
Resmi rakamlara göre Sümela Manastırı’nı 2007
yılının ilk 7 aylık döneminde 90 bin 974 yerli, 8 bin 853 yabancı turist
gezmiş. Trabzon’da çok sayıda tarihi Rum kilise ve manastırları var çoğu artık
özel arazilerde ve gerek defineciler tarafından hazine bulma umuduyla kazılarak
gerekse yerli halk tarafından Rum mirası diye, gerekse zamanın yıkıcı etkisine
dayanamayıp viraneye dönmüşler. Bunlara restorasyon için harcanacak para
yanında bol prestijle birlikte kat be kat geri dönecektir. Gümüşhane ve Artvin
Trabzon’dan aşağı kalır durumda değiller. Gümüşhane’nin kuzeyinde Santa ve Krom
adlı yedişer mahallelik tamamen köylülerin insafına bırakılmış iki Rum kasabası
var ki mesela tarihi kiliseler falan ahır olarak kullanılıyor. Santa, Krom
hatta İmera hemen devlet tarafından sahiplenilmeli ve acilen restore edilerek
turizm endüstrisine kazandırılmalıdır. Kimsenin umursamadığı listere adlarını
yazarak sözde korumaktan değil tarihi eser statüsündeki bölgecilerin acilen ve
fiilen yağmadan korunmasını kastediyorum. Tarihi eserlerimizi sahiplenmek ve
kültür turizmi ağırlıklı propagandayla hem daha nitelikli turist, hem prestij hemde
uzun vadeli para kazanabiliriz. Sümela manastırına yılda yüzbin turist daha
gelmesi manastırı yıpratmaz ama Ayder yaylasına yüzbin turist daha gelse
yaylada gelecek yıl ot biteceğini kimse garanti edemez. Turizm ve Bayındırlık
Bakanlıkları, tur firmalarıyla ortaklaşa bölgemizin tarihsel zenginliğinden çok
doğal güzelliklerini öne çıkaran bir strateji planlıyor. Doğa turizmi yapılan
bölgelerde bilinçsiz yapılaşma ve yerleşim, yayla yollarını asfaltlayarak daha
çok insanı bölgedeki yaban hayatının canına okuması için dağ başlarına taşıma
girişimi binilen dalı kesmekten başka bir işe yaramayacaktır. Yaban hayvanları,
ses, ışık ve kokuya çok duyarlı olduklarından, nispeten bakir yaşam alanında
pazen pijamalı piknikçiler görmenin su hayvanların üreme ve barınmasını olumlu yönde
etkileyeceğini sanmıyorum.
Peki, ziyaretçilere ne vereceğiz?
.jpg)
En önemli turist potansiyelinin İstanbul olduğu
düşünülünce İstanbul – Samsun arası otoyolun iyileştirilmesinin aciliyeti
ortada ki bu yolunda otobana dönüştürülmesi hem kara seyahatini kalitesini
hemde seyahat süresini kısaltacaktır.Yüzleri kızartma pahasına itiraf etmeli ki önce
tuvaletler elden geçirilmeli. Sözgelimi İstanbul - Bodrum arasında hijyen
açısından çok temiz dinlenme tesisleri var ama Anadolu yollarındaki
tesislerinde çoluk çocuk tuvalete girmek mümkün değil. Tuvaletin kapısına
diktiğin adamlar aldıkları parayı haraçtan mı sayıyor yoksa tuvaleti
kullananlara verilmesi gereken çağdaş bir hizmetin karşılığı olarak mı? Trabzon havaalanın kapasitesi de havayolu
trafiğini kısmen karşılamakta ancak Trabzon dışındaki illere
gidecek olanların yarasına merhem olmuyor. Neyse ki özellikle Artvinliler’e
hitap eden Batum havayolu seçeneği bu ihtiyaca kısmen cevap verdi. İçişleri bakanımızın gayretleriyle 2014 yılında hizmete girecek olan Ordu-Giresun hava alanı ise havayolu sorunu tamamen çözecektir.
Denizyolunu hiç kullanmadım ama İstanbul Trabzon arasını 3 günde alan gemi
seferlerinden pek kimsenin haberi olmadığı yok. Oysa Karadeniz’i denizden
dolaşmak başlıbaşına bir tur seçeneği olarak uygulanabilir.
Plan program,
Turizm Bakanlığı, “2023 Turizm Stratejisi Eylem
Planı” adı altında özellikle Karadeniz'de yoğunlaşan yayla turizmi için çeşitli
projelere yer veriyor ve 22 yayla turizm merkezi için düşünülen plan kapsamında
Karadeniz'de yatak kapasitesinin 20 binden 40 bine çıkarılmayı da hedefliyor.
Bir yandan da Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Ordu'dan başlayarak Giresun,
Trabzon, Gümüşhane'nin kuzeyi, Rize ve Artvin arasındaki yaylaların birleştirilmesini
sağlayacak bir projeye Doğu Karadeniz İlleri Hizmet ve Kalkınma Birliği'nce
master planının hazırlanması için ihale açıldığını bildiriyor. Daha önceden de
belirttiğim gibi bölgedeki yaban hayatını ve mevcut doğal yaşamı maddi&manevi koruyacak kesin tedbirler almadan
bölgenin doğa turizmine açılması bölgenin eşsiz, tabiatını olumsuz etkileyeceği görüşündeyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuzu buraya yazın.