18 Mar 2012

Bugün 18 Mart:


Yıl 1912, İngilizler Hindistan’ı işgal eder, Hindistan Kralı Osmanlı’dan yardım ister. Yıllardır savaş içinde olan Osmanlı bu yardımı karşılıksız bırakmamakla birlikte 350 kişilik bir askeri birliği gemiyle Hindistan’a gönderir. 350 kişilik birlikten 20 kadarı hastalıktan yolda şehit olur, kalan 330 Osmanlı askeri Hindistan’a çıkarlar ve İngilizlerle savaşmaya başlarlar.


Mühimmat açısından kısıtlı olan Osmanlı askerleri birkaç günlük mücadeleden sonra teknolojik donanıma sahip İngiliz askerleri karşısında yenik düşerler ve 40 kadarı esir alınır, diğerleri de savaşta şehit olurlar. Savaş bittikten sonra bu 40 Osmanlı esir askerini, İngilizler gemilerde çalıştırmaya başlarlar. Bir İngiliz gemisi Avustralya’ya geldiğinde, esir iki Osmanlı askeri gemiden bir yolunu bulup kaçarlar.


Bir süre sonra, adı Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah olan, baba mesleği dondurmacılığa, Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet de baba mesleği kasaplığa başlar.

1915′de Avustralya Çanakkale’ye asker çıkarır ve bizim iki Osmanlı askeri olayı duyarlar ve hemen buluşur, durum değerlendirmesi yaparlar.

Biz Osmanlı askeriyiz ve Avustralya’da yaşıyoruz. Avustralya devleti Osmanlıya savaş açmış ve bizim ülkemizi işgale gitmiş, bundan dolayı biz de Avustralya devletine savaş açalım derler.

Alırlar kağıdı, kalemi ve yazarlar:

Sayın Avustralya Başkanı, Ekselans Hazretleri..:

"Biz iki Osmanlı askeri, ülkenizde bulunuyoruz. Duyduk ki, devletimiz Osmanlıya Avustralya devleti olarak savaş açmış ve Çanakkale’ye asker göndermişsiniz. Bundan dolayı iki Osmanlı askeri olarak biz de Avustralya devletine savaş açmış bulunmaktayız.

Bu bir Osmanlı Savaş Fermanı'dır. Ekselanslarının bilgilerine duyurulur."

Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet, Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah İki Osmanlı askeri, Sidney’ in 250 km uzağında Karlıdağlar denilen bölgede önce virajlarda tren raylarını sökerek 3 tren devirirler. Üçüncü trende askeri mühimmat bularak silahlanırlar. Aynı bölgede 8 karakol basar ve karakollardaki askerlerin tamamını vururlar.

Ne olduğunu bir türlü çözemeyen Avustralya devletinin sonunda iki Osmanlı askerinin yazmış olduğu mektup akıllarına gelir ve bölgeye 250 kadar asker gönderirler ve iki Osmanlı askeri araştırılmaya başlanır. Birkaç günlük araştırmadan sonra sıcak çatışma olur. İki Türk orada 1–2 saat sonra anca arkadan çevrilmeleri sonucunda bu karlıdağlarda şehit edilir.

Bu olaydan sonra anzakların birçoğu, iki Osmanlı ile bu kadar uğraşıyor isek vay bizim Çanakkale de halimiz ne olur diye birçoğu savaşa gelmekten vazgeçerler.

İki askerin şu an mezarı Sidney’e 250 km uzakta Karlıdağlar’da ve mezarlarında fotoğraf çekmek yasak. Avustralyalılar iki Osmanlı askeriyle savaştık demek zorlarına gittiği için bu askerlerimize Hindistan asıllı diyorlar. Oysa Hindistan’da ne Karahisar diyarı, ne de Karadeniz diyarı diye bir bölge yok.

zafer kazanılmış ama nasıl kazanılmış; düşünülmesi açısından güzel bir hikaye..

Ayrıca filmlere konu olabilecek kadar da güzel ama dokunaklı bir hikâye daha... 

Yine başka bir rivayette; o yıllarda, İstanbul’da otomobil ve kamyon nadir rastlanan vasıtalarmış ve lastikleri de yok denecek kadar azmış. Mehmet Muzaffer diye bir Türk aramış, uğraşmış ve nihayet Karaköy’de Musevi bir satıcıda istediklerini bulmuş. Fiyatlar çok yüksekmiş ve Muzaffer, parayı tedarik etmek için yaşlı bir kaymakam yarbayın huzuruna çıkıp para istemiş ve…

Kaymakam da Muzaffer’e : “bana bak oğlum! Ben askerin ayağına postal sırtına kaput alacak parayı bulamıyorum. Sen otomobil lastiğinden bahsediyorsun. Haydi, yürü git!” demiş. 

Muzaffer, Beyazıt meydanı’na varıp birden durur ve aradığı çareyi bulur.  Neticede, bir yüzlük kaime (100 liralık kâğıt para) verip ve araba dörtnala Sirkeci’ye yollanır. Üç gün sonra Yahudi elindeki yüzlük kaimeyi bozdurmak üzere Osmanlı bankası’na gider. Bozmazlar, zira elindeki para sahtedir. Muzaffer, evrak-ı nakdiyelerin basımında kullanılan kâğıdın aynını Karaköy kırtasiyecilerinden tedarik etmiş, bütün gece oturmuş çini mürekkebi ve boya ile gerçeğinden bir bakışta ayırt edilemeyecek nefasette taklit bir para yapmış. Paranın üzerinde yazan “bedeli dersaadet’te altın olarak tesviye olunacaktır” ibaresini de değiştirerek, “bedeli Çanakkale’de kanla tesviye olunacaktır” yazmış.

Böyle bir zaferi böyle bir ecdat kazanabilirdi ancak.

2 yorum:

Yorumunuzu buraya yazın.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Ara