
Ulan şöyle bakarım çevreme ve tanıdığım arkadaşlarıma adam kıçını yırtar laboratuvarlarda, bakarım adamın anasına babasına, ya işçidir, ya memurdur ya da çiftçi. yok kardeşim benim bildiğim böyle zengin ve ünlü birinin filanca dünyaca ünlü moleküler biyoloji laboratuvarında falanca dünyaca ünlü profesör ile deneyler yaptığını. valla yok, billa yok bildiğim. vardır muhakkak hatırlatılır ama yok anasını satayım benim bildiğim (şimdi hatırladım mesela rahmetli Erdal İnönü vardı, sağlam fizikçiydi kendisi, sadece o geldi aklıma, 15-20 dakika falan düşündüm yani). ulan anamız aglar yaban ellerde üniversite okuyacağız diye, bir gün makarna, bir yumurta bir gün bayat ekmek yiyerek bitirmeye çalışırız üniversiteyi.
Üniversite biter koştur babam o şirket senin, bu sirket benim is bulmaya. dedim ya bunların işi kıyaktır, açarlar her kapıyı. olmaz bunlardan genelde şöyle bilim adamı vesaire. ulan paran var, şirketin var. al şöyle guzel bir eğitim, gec şirketinin ar-ge sinin başına, kafa patlat biseyler bul. imkan var lan elinde, imkan. ama sıkıya gelemez bunlar ya, para ne de olsa, tasarımda, modada, araba alım satımında, pazarlamada. canımı sıkıyor hakikatten bu durumlar benim. valla zengin ve ünlü birinin çocuğu olsaydım eğer, yapardım o yukarıdaki saydıklarımı. neyse, ne yaparlarsa yapsınlar, ne yerlerse de yesinler hatta arasına defne yaprağı koysunlar sıkmayayım ben tatlı canımı. banane (banane dedik ama bu yazıyı da yazmasam olmazdı yani)...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuzu buraya yazın.